Evet!
Bu kadar mutlu olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Gerçekten. Seni
düşünüyor olmak, seni seviyor olmak, beni seviyor olmaan ve tüm bunları
en derinden hissedebiliyor olmak beni fazlasıyla iyi ediyordu. Çok
mutluydum hayatıma girip ona sahip olduğundan beri. Ama öyle bir şey
yaptın ki bana! Bambaşka boyutlara taşıdın her şeyi. Birbirinden güzel
cümlelerle süslediğin o aşk dolu, sevgi dolu, "gelecek" dolu mektubun
beni kendimden geçirdi. Evet, tabir bu. Durum bu, duygu bu. Kendimde
değilim. Olmak da istemiyorum. Yazdıklarını defalarca okudum ve her
okuyuşumda mektubun sonuna gelip "karıcığın" notunu görünce İŞTE BU
dedim. Bunu biliyordum da her seferinde yine dedim bunu. Seni karım
olarak görüyorum en başında beri. Çocuklarımızı düşünüyorum. Annelerine
benzemeliler diyorum. Ondan bir parça diyorum, bizden bir parça. Sadece
bizim. En büyük hazinemiz. İkimizin. En özel anlarımızın en güzel
sonuçları. Gerçekten sana benzemeliler. Seni kadar güzel senin kadar
kusursuz olmalılar. Gözlerine baktığımda bitanecik annelerini göreceğim.
Birbirimizi nasıl ve ne kadar derinden sevdiğimizi göreceğim. Dedim ya,
seni karım olarak görüyorum diye. En başından. İşte bunu senin de
hissetmen ve kendini gerçekten karım olarak görmendi beni ekrana boş boş
baktırtan. Kocandım ben senin. Bunu sen de hissediyordun. Geriye ne
kalırdı ki bundan sonra! Sadece zaman. İnsan uydurması halbuki!
Ne kadar olduğunu kestiremediğimiz bir süre sonra "evli" olacağız
inşallah. Ama bu, sevgimizin resmiyete-kağıda dökülmüş hali olacak
sadece. Bize "Elif ve Volkan Evlendiler" diyebilmeleri için gerekli olan
prosedür. Halbuki biz evliyiz! Sen benim karımsın, eşimsin, can
yoldaşımsın, hayat arkadaşımsın. Doğacak bebeklerimizin DÜNYALAR GÜZELİ
ANNESİSİN. Bir imza, çok eğleneceğimiz bir düğün, şahitler, şık
elbiseler... Bunlar değil ki seni "karım" hissettiren. Sensin. Sadece
SEN. Ben seni kendi içimde nerelere koydum bir bilsen! Dönüşümüz yok
aşkım. Ömür boyu her nefesimde yanımda olacaksın. Gözlerine baktığımda
ne demek istediğini anlamış olacağım. (16:16)
Birlikte yaşlanacağız. birlikte izleyeceğiz bebeklerimizin adam
oluşlarını kadın oluşlarını. Ama tüm bunları yaşarken o büyük aşkımız
asla azalmayacak. Tam tersi sınırları olmayacak bir noktaya ulaşacak.
Çok da uzak değiliz buna şu an. Sınırı var mı sana olan, sevgimin. Aşkım
mesafe tanır mı? Sorun tanır mı? Sınır tanır mı peki?
Tabii ki hayır. Koca bir hayır!
Üzerine papatya yaprakları dökerek
ve seni "dünyanın en güzel eşi, hadi uyan! uyan ki gözlerinin içinde
tekrar boğulayım!" diyerek uyandıracağım günlerin hayalini kuruyorum.
"Günün" değil ama, "Günlerin". Çünkü bunu tek bir gün yapmayacağım. Her
sabah teninin kokunusunu içine çekip seni yıllardır görmemişçesine
hasretle öpen bir kocan olacak. Uyanacaksın ve gözlerinin en içine bakan
aşık bir adam göreceksin. Her gün. Her an... O adam sana ömrünü
verecek.
Dedim ya, seni sevgi sözcükleriyle aşk şarkılarıyla çiçeklerle
uyandıracağım diye. Kalktığında kahvaltın yanımızda duruyor olacak.
Yatağımızıda, odamızda ellerimle besleyeceğim seni. Ekmeğini ben
böleceğim. Çok secdiğin limonatanı ellerimle içireceğim. Belki dudağının
kenarında ufacık bir ekmek kırıntısı kalır. İşte onu dudaklarımla alıp,
senden aldığım ekmek kırıntısıyla doyacağım ben! Hayatım hep böyle
geçecek. Senden aldıklarımla yaşayacağım. Sen nefes alacaksın, ben
hayatta kalacağım. Sen yürüyeceksin ben yorulacağım. Sen öksüreceksin
ben hasta olacağım...
Kahvaltıya takılıyorum hep. Seni uyandırmaya. O kadar tatlısın ki. Sabah
bunu katlıyorsun. Bu kadar şirin olmamalısın. En güzeli ne biliyor
musun aşkım?
Hani hep konuştuğumuz "seni öperek uyandıracağım
zamanlar" gelecek. İşte ben seni öperek ve etrafına çiçekler
serpiştirerek uyandırdığımda, 10 adım karşımızda beşiğinde uyuyan bir
melek olacak. Bir süre bizimle kalmalı değil mi? Odası hazır olacak
halbuki! Büyümesi gerek biraz. Yazarken bile heyecanlandım. Nasıl bir
şey bu anlayamıyorum. Nasıl bu kadar derinden hissettiriyorsun bunları!
Çok güzel her şey çok. Daha da güzel olacak inşallah...
Evimizin hayallerini bitirdik bile. Mutfak hangi yöne bakacak, salon
nasıl olacak, banyoda neler olmalı, yatak odamız büyük olmak zorunda...
Gelinlik
beğenmeye başladık. Birbirimizin istekleri doğrultusunda bakıyoruz her
şeye. Gelinlik senin istediğin gibi olmalı diyorum. Sen ise; "Volkan
bunu açık bulur mu acaba" düşüncesiyle beğeniyorsun gelinliğini. Ne
güzel bir şey bu, ne kadar büyüleyici. Evet, gerçekten büyüleyici.
Görüşümüz var ama "Elif ya da Volkan nasıl düşünür ki" gibi bir kriter
belirlemişiz. İşte bu yüzden mutlu olacağız biz bebeğim. Diğer tüm yüce
duygularımızı bir kenara bırak, bu bile yeter bize.
Şimdilik nasıl yürüdüğünü bilmiyorum. Sen de benim nasıl adım attığımı
tabi! Ayakkabılarım bağcıklı mı? Öyleyse ne şekilde bağlıyorum? En
basiti. Bilmiyorum, bilmiyorsun, bilmiyoruz. Çok merak ediyorum her
şeyini. Ama emin olduğum şey şu ki; seni her an daha da artan bir aşk
ile seveceğim ve sana asla yanlış yapmayacağım.
Saatlerce yazabilirim sana. Biriktirdiğim çok şey var. Bir o kadarını
söyledim sana. Duygularımı asla gizlemedim senden. İlk kez bu kadar
açığım. İlk kez bu kadar cesurum. Ve ilk kez seviyorum. Hiç gitme olur
mu?
Benim kal, bir ömür beraber nefes alalım.
Evden çıktığım an, "seni çok özledim aşkım" mesajı atayım sana. Masama
oturur oturmaz aşkımı arayayım ve diyeyim ki "Aşkım seni az öncekinden
çok daha fazla özledim"
Gün geçmek bilmesin. İlk anda yanına koşup
geleyim. Sımsıkı sarılıp dakikalarca öpeyim ve işime geri döneyim. Akşam
eve gelirken "bebeğim evde. Onu göreceğim" heyecanını yaşayım. İçeri
girdiğimde hasretle kokunu içime çekerek tekrar öpeyim seni. O kadar çok
şey var ki sana dair...
Söz veriyorum! Bunlar ve fazlası... Olacak...
SENİ ÇOK SEVİYORUM KARICIĞIM
Mektup sahibine ulasti mi acaba? Merak ettim de.. :)
YanıtlaSilGitti herhalde
YanıtlaSil