14 Haziran 2012 Perşembe

Sevdiceğinden...

Evet!
Bu kadar mutlu olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Gerçekten. Seni düşünüyor olmak, seni seviyor olmak, beni seviyor olmaan ve tüm bunları en derinden hissedebiliyor olmak beni fazlasıyla iyi ediyordu. Çok mutluydum hayatıma girip ona sahip olduğundan beri. Ama öyle bir şey yaptın ki bana! Bambaşka boyutlara taşıdın her şeyi. Birbirinden güzel cümlelerle süslediğin o aşk dolu, sevgi dolu, "gelecek" dolu mektubun beni kendimden geçirdi. Evet, tabir bu. Durum bu, duygu bu. Kendimde değilim. Olmak da istemiyorum. Yazdıklarını defalarca okudum ve her okuyuşumda mektubun sonuna gelip "karıcığın" notunu görünce İŞTE BU dedim. Bunu biliyordum da her seferinde yine dedim bunu. Seni karım olarak görüyorum en başında beri. Çocuklarımızı düşünüyorum. Annelerine benzemeliler diyorum. Ondan bir parça diyorum, bizden bir parça. Sadece bizim. En büyük hazinemiz. İkimizin. En özel anlarımızın en güzel sonuçları. Gerçekten sana benzemeliler. Seni kadar güzel senin kadar kusursuz olmalılar. Gözlerine baktığımda bitanecik annelerini göreceğim. Birbirimizi nasıl ve ne kadar derinden sevdiğimizi göreceğim. Dedim ya, seni karım olarak görüyorum diye. En başından. İşte bunu senin de hissetmen ve kendini gerçekten karım olarak görmendi beni ekrana boş boş baktırtan. Kocandım ben senin. Bunu sen de hissediyordun. Geriye ne kalırdı ki bundan sonra! Sadece zaman. İnsan uydurması halbuki!
Ne kadar olduğunu kestiremediğimiz bir süre sonra "evli" olacağız inşallah. Ama bu, sevgimizin resmiyete-kağıda dökülmüş hali olacak sadece. Bize "Elif ve Volkan Evlendiler" diyebilmeleri için gerekli olan prosedür. Halbuki biz evliyiz! Sen benim karımsın, eşimsin, can yoldaşımsın, hayat arkadaşımsın. Doğacak bebeklerimizin DÜNYALAR GÜZELİ ANNESİSİN. Bir imza, çok eğleneceğimiz bir düğün, şahitler, şık elbiseler... Bunlar değil ki seni "karım" hissettiren. Sensin. Sadece SEN. Ben seni kendi içimde nerelere koydum bir bilsen! Dönüşümüz yok aşkım. Ömür boyu her nefesimde yanımda olacaksın. Gözlerine baktığımda ne demek istediğini anlamış olacağım. (16:16)
Birlikte yaşlanacağız. birlikte izleyeceğiz bebeklerimizin adam oluşlarını kadın oluşlarını. Ama tüm bunları yaşarken o büyük aşkımız asla azalmayacak. Tam tersi sınırları olmayacak bir noktaya ulaşacak. Çok da uzak değiliz buna şu an. Sınırı var mı sana olan, sevgimin. Aşkım mesafe tanır mı? Sorun tanır mı? Sınır tanır mı peki?
Tabii ki hayır. Koca bir hayır!
Üzerine papatya yaprakları dökerek ve seni "dünyanın en güzel eşi, hadi uyan! uyan ki gözlerinin içinde tekrar boğulayım!" diyerek uyandıracağım günlerin hayalini kuruyorum. "Günün" değil ama, "Günlerin". Çünkü bunu tek bir gün yapmayacağım. Her sabah teninin kokunusunu içine çekip seni yıllardır görmemişçesine hasretle öpen bir kocan olacak. Uyanacaksın ve gözlerinin en içine bakan aşık bir adam göreceksin. Her gün. Her an... O adam sana ömrünü verecek.
Dedim ya, seni sevgi sözcükleriyle aşk şarkılarıyla çiçeklerle uyandıracağım diye. Kalktığında kahvaltın yanımızda duruyor olacak. Yatağımızıda, odamızda ellerimle besleyeceğim seni. Ekmeğini ben böleceğim. Çok secdiğin limonatanı ellerimle içireceğim. Belki dudağının kenarında ufacık bir ekmek kırıntısı kalır. İşte onu dudaklarımla alıp, senden aldığım ekmek kırıntısıyla doyacağım ben! Hayatım hep böyle geçecek. Senden aldıklarımla yaşayacağım. Sen nefes alacaksın, ben hayatta kalacağım. Sen yürüyeceksin ben yorulacağım. Sen öksüreceksin ben hasta olacağım...
Kahvaltıya takılıyorum hep. Seni uyandırmaya. O kadar tatlısın ki. Sabah bunu katlıyorsun. Bu kadar şirin olmamalısın. En güzeli ne biliyor musun aşkım?
Hani hep konuştuğumuz "seni öperek uyandıracağım zamanlar" gelecek. İşte ben seni öperek ve etrafına çiçekler serpiştirerek uyandırdığımda, 10 adım karşımızda beşiğinde uyuyan bir melek olacak. Bir süre bizimle kalmalı değil mi? Odası hazır olacak halbuki! Büyümesi gerek biraz. Yazarken bile heyecanlandım. Nasıl bir şey bu anlayamıyorum. Nasıl bu kadar derinden hissettiriyorsun bunları! Çok güzel her şey çok. Daha da güzel olacak inşallah...
Evimizin hayallerini bitirdik bile. Mutfak hangi yöne bakacak, salon nasıl olacak, banyoda neler olmalı, yatak odamız büyük olmak zorunda...
Gelinlik beğenmeye başladık. Birbirimizin istekleri doğrultusunda bakıyoruz her şeye. Gelinlik senin istediğin gibi olmalı diyorum. Sen ise; "Volkan bunu açık bulur mu acaba" düşüncesiyle beğeniyorsun gelinliğini. Ne güzel bir şey bu, ne kadar büyüleyici. Evet, gerçekten büyüleyici. Görüşümüz var ama "Elif ya da Volkan nasıl düşünür ki" gibi bir kriter belirlemişiz. İşte bu yüzden mutlu olacağız biz bebeğim. Diğer tüm yüce duygularımızı bir kenara bırak, bu bile yeter bize.
Şimdilik nasıl yürüdüğünü bilmiyorum. Sen de benim nasıl adım attığımı tabi! Ayakkabılarım bağcıklı mı? Öyleyse ne şekilde bağlıyorum? En basiti. Bilmiyorum, bilmiyorsun, bilmiyoruz. Çok merak ediyorum her şeyini. Ama emin olduğum şey şu ki; seni her an daha da artan bir aşk ile seveceğim ve sana asla yanlış yapmayacağım.
Saatlerce yazabilirim sana. Biriktirdiğim çok şey var. Bir o kadarını söyledim sana. Duygularımı asla gizlemedim senden. İlk kez bu kadar açığım. İlk kez bu kadar cesurum. Ve ilk kez seviyorum. Hiç gitme olur mu?
Benim kal, bir ömür beraber nefes alalım.
Evden çıktığım an, "seni çok özledim aşkım" mesajı atayım sana. Masama oturur oturmaz aşkımı arayayım ve diyeyim ki "Aşkım seni az öncekinden çok daha fazla özledim"
Gün geçmek bilmesin. İlk anda yanına koşup geleyim. Sımsıkı sarılıp dakikalarca öpeyim ve işime geri döneyim. Akşam eve gelirken "bebeğim evde. Onu göreceğim" heyecanını yaşayım. İçeri girdiğimde hasretle kokunu içime çekerek tekrar öpeyim seni. O kadar çok şey var ki sana dair...
Söz veriyorum! Bunlar ve fazlası... Olacak...
SENİ ÇOK SEVİYORUM KARICIĞIM